DENİZ SALYASI İÇİN ACİL EYLEM PLANI ÇAĞRISI

MARMARA DENİZİ’Nİ DENİZ SALYASI İSTİLASINDAN KURTARMAK İÇİN KISA VE UZUN VADELİ ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yaklaşık olarak 2007 yılından bu yana özellikle durağan ve kapalı denizlerde ortaya çıkmaya başlayan ve artarak Marmara Denizi’nin yanı sıra Karadeniz, Akdeniz ve Ege Denizi’nde de görülen müsilaj yoğunluğu iklim değişikliğinin yanı sıra birçok faktörün bir araya gelmesiyle artmıştır. DenizTemiz Derneği/ TURMEPA olarak deniz salyası istilasının ortaya çıkış nedeni, etkileri ve ortadan kaldırılmasına yönelik kısa ve uzun vadeli çözüm önerilerini kamuoyuna sunuyoruz. Uzman görüş ve önerilerine dayanan raporumuz göstermektedir ki müsilaj istilasının ortaya çıkmasına neden olan 3 temel faktör vardır:
1-         İklim Değişikliği Sebebiyle Ani Deniz Suyu Sıcaklığı Artışı
Marmara Denizi’nde 40 yıllık ortalamanın üzerinde 2,5 derecelik bir sıcaklık artışı yaşanmaktadır. Bu artış sadece Marmara değil Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de de geçerlidir.
2-         Durağan ve Kapalı Deniz Ortamı
Marmara Denizi, orijinal yapısı gereği durağan bir deniz olup dibi ile yüzeyi arasındaki sirkülasyonları sınırlıdır ve bir göl havzası gibi kapalı bir alan olarak ele alınması gerekmektedir. İlk 25 metreye yakın olan derinliği Karadeniz kökenli olan Marmara Denizi’nin alt kısmını ise ağır Akdeniz suları oluşturmaktadır. Her iki yüzeyin birbirine karışma oranı küresel iklim şartlarının da etkisiyle azalmış ve durağanlık normalin üzerine çıkmıştır.
3-         Deniz Kirliliği ve Organik Atık Miktarındaki Artış
Marmara Denizi çevresinde 25 milyona yakın bir nüfus yaşamaktadır. Bu nüfusun endüstriyel, tarımsal ve günlük faaliyetleri sonucunda oluşturduğu atıklar, Marmara Denizi’ni doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemektedir.
Raporda sunulan bilgiler ışığında belediyeler ve bakanlıkların bir araya geldiği komisyonlar önderliğinde harekete geçerek, kısa ve uzun vadeli çözüm önerilerini hayata geçirmeli ve denizlerimize nefes vermeliyiz.
Unutmayalım ki Deniz Varsa Hayat Var!

DENİZ SALYASI (MÜSİLAJ) RAPORU
Mayıs 2021
 
 

  1. MÜSİLAJIN TANIMI VE OLUŞUM NEDENLERİ
 
  1. MÜSİLAJIN ETKİLERİ
  • Ekolojik Etkileri
  • Balıkçılığa Etkileri
  • Turizme Etkileri
 
  1. MÜSİLAJ İLE MÜCADELEDE ÖNERİ VE YÖNTEMLER
 
  • Kısa Vadeli Çözüm Önerileri
  • Deniz Yüzeyinden Temizleme
  • Bilimsel İzleme ve Ölçüm
  • Atıksu Arıtma Sistemlerinin Yeterliliğinin Gözden Geçirilmesi
  • Kapalı ve Durgun Yapılı Denizlerde Derin Deniz Deşarjının Durdurulması
 
  • Uzun Vadeli Çözüm Önerileri
  • Kaynakta Engelleme
  • Kurumlar Arası İş Birliği
  • Eylem Planı
  • Yasal Mevzuat Revizyonları
 
  1. UZMAN GÖRÜŞLERİ
 
 
 
 
MÜSİLAJ
Bakteri ve fitoplankton gibi canlıların, sitoplazma ve hücre zarındaki yapıları dışarı salgılaması olayı deniz müsilajı olarak adlandırılmaktadır. Müsilaj yapı olarak bir polisakkarittir. Organik bir yapıdır. Hızla parçalanabilen yapışkan bir özelliktedir.
Deniz müsilajı uzun yıllardır dünyanın birçok bölgesinde ve ülkemizde özellikle Marmara Denizi havzasında görülmektedir.
MÜSİLAJIN OLUŞUM NEDENLERİ
  1. İklim Değişikliği Sebebiyle Ani Deniz Suyu Sıcaklığı Artışı
  2. Durağan ve Kapalı Deniz Ortamı
  3. Deniz Kirliliği ve Organik Atık Miktarındaki Artış
 
  1. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ SEBEBİYLE ANİ DENİZ SUYU SICAKLIĞI ARTIŞI
İklim değişikliğinin önemli sonuçlarından biri olan deniz suyu sıcaklıklarının beklenenden fazla artışı, deniz içerisinde bulunan canlıların olağan üreme sayılarının üzerine çıkmasına sebep olmaktadır. 2021 yılında Marmara Denizi sıcaklığı 40 yıllık ortalama sıcaklığının 2.5°C üzerinde ölçülmüştür. Bu durum deniz içerisindeki bakteri ve fitoplanktonların yoğun olarak üremesine ve deniz müsilajı oluşturacak ortamın sağlanmasına yol açmıştır.
  1. DURAĞAN VE KAPALI DENİZ ORTAMI
Marmara Denizi özellikle iç deniz olması ve iki deniz arasındaki geçiş rolü üstlenmesi sebebiyle kendine özgü bir yapıdadır. Karadeniz ve Akdeniz sularını birbirinden ayıran bir tabakaya sahip olan Marmara Denizi, bu iki denizden gelen akıntıların sirkülasyonunun azlığı sebebiyle durağan bir yapı göstermektedir. Ayrıca birçok körfez ve koya sahip olan Marmara Denizi’nde sirkülasyon azlığı sebebiyle müsilaj oluşumuna elverişli birçok bölge bulunmaktadır.
  1. DENİZ KİRLİLİĞİ VE ORGANİK ATIK MİKTARINDAKİ ARTIŞ
Marmara Denizi çevresinde yaklaşık 25 milyonluk bir nüfus yaşamaktadır. Bu nüfusun endüstriyel, tarımsal ve günlük faaliyetleri sonucunda oluşturduğu atıklar, Marmara Denizi’ni doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemektedir. Havzada bulunan ve Marmara Denizi’ni besleyen birçok nehirde önemli endüstriyel kirlilik olduğu tespit edilmiştir. Çevresel açıdan kendini yenileme kapasitesi oldukça düşük olan, durağan yapıdaki Marmara Denizi özellikle körfez bölgelerinde bu kirliliği yoğun olarak hissetmektedir. Arıtma tesislerinin kapasite ve teknik donanım yetersizlikleri sebebiyle endüstriyel atık suların Marmara Denizi’ne uygun olmayan speklerdeki deşarjı, Marmara Denizi içerisinde yoğun organik birikime sebep olmaktadır. Uzun yıllardan bu yana oluşan bu birikim, yüksek sıcaklık artışı ve durağan yapı ile birleşince karşımıza müsilaj olarak çıkmıştır. Kirleticilerin Marmara Denizi’nin yapısı gereği daha uzun süre deniz içerisinde kalması, bu tip olağanüstü durumların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Besin elementi (organik kirlilik) nerede fazlaysa müsilajın da o bölgede fazla olduğu görülmektedir.
Tarımda kullanılan gübre ve yanlış ilaçlamalar da Marmara Denizi’ne önemli zararlar vermekte ve fazla besin elementi oluşumuna yol açmaktadır.
 
 
MÜSİLAJIN ETKİLERİ
  1. EKOLOJİK ETKİLER
 
  • Yoğun yapıdaki müsilajların deniz yüzeyini kaplamasıyla deniz altına inen güneş ışığını engellediği görülmektedir. Bu durum deniz altında güneş enerjisiyle beslenen birçok canlıyı olumsuz etkilemekte ve ölümlerine sebep olmaktadır.
  • Deniz yüzeyinden deniz dibine doğru çöken müsilaj, deniz ekosistemine çok büyük zararlar vermektedir. Canlıların solungaçlarını kapatarak oksijensiz kalmalarına sebep olmaktadır. Bunun yanı sıra bakteriler tarafından parçalanan müsilaj yapıları çözünmüş oksijen oranını da düşürmektedir.
  • Midye, deniz patlıcanı gibi denizlerin kendilerini temizlemesini sağlayan yapıların yüzeylerini kaplayarak bu faaliyetlerini engellemektedir. Bu sebeple deniz kirliliği olağandan daha uzun süre etki gösterecektir. Ayrıca besin maddeleri olarak tüketilen bu ürünlerin halk sağlığı problemlerine yol açtığı dünyada örneklerle kanıtlanmıştır.
  • Deniz yüzeyindeki müsilaj, yapışkan bir yapıda olduğu için yüzeydeki hemen her şeyin deniz dibine çökmesine neden olmaktadır. Bu sebeple kimyasal olarak deniz dibi kirlenmesi oluşmuş ve toplu balık ölümleri olduğu raporlanmaya başlamıştır.
  • Deniz suyunu süzerek beslenen canlılar müsilaja maruz kalmaktadır. Bu canlılarla beslenen balıklar tüketildiğinde halk sağlığı problemi meydana getirebilirler.
 
  1. BALIKÇILIĞA ETKİLERİ
 
  • Balıkçılık sektörü müsilaj problemiyle Kasım 2020 başlarından bu yana mücadele etmektedir. Marmara Denizi’nde gerçekleştirilen balıkçılık faaliyetleri müsilaj sebebiyle önemli ekonomik kayıplara uğramıştır.
  • Müsilaj balık ağlarına yapışmakta, dibe çökmesine ve tekrar çekilememesine sebep olmakta, tekne aksamlarına girerek tahribatlara yol açmaktadır.
 
  1. TURİZME ETKİLERİ
 
  • Müsilajın deniz yüzeyinde yarattığı görüntü kirliliği, turizm faaliyetlerinin yapılmasını engellemektedir. Turizm amacıyla bölgeyi ziyaret eden turistlerin hem görüntü kirliliği hem sağlık problemleri endişesiyle deniz turizmini tercih etmedikleri tespit edilmiştir.
  • Marina ve limanlarda yaşanan müsilaj birikimleri bu tesislerin turistik ve lojistik faaliyetlerini engellemektedir.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
MÜSİLAJ İLE MÜCADELE
  1. KISA VADELİ ÇÖZÜM
 
  • Deniz Yüzeyinden Temizleme
 
2007 yılından bu yana özellikle durağan ve kapalı denizlerde ortaya çıkmaya başlayan ve artarak Marmara Denizi’nin yanı sıra Ege, Karadeniz ve Akdeniz’de de görülen müsilajın deniz yüzeyinde dibe çökmeden toplanma imkanları araştırmalıdır. Böylece denizin üzerindeki müsilajın dibe çökerek deniz ekosistemine zarar vermesi kısmen engellenmiş olacaktır.TURMEPA olarak toplama yöntemleri konusunda araştırmalar sürdürmekteyiz. Bu araştırmala, müsilajın toplanmasının kolay ve kesin bir yöntemi olmadığını ortaya koymuştur. Yağ ve petrol sızıntılarının toplanmasında izlenen yüzeyden toplama yöntemi, müsilaj için kısmı sonuç vermektedir. Çünkü müsilaj müdahale edildiğinde dağılmakta veya dibe çökmektedir. Yine de devlet eliyle kısa kısa vadeli çözüm olarak bu tür uygulamalardan yararlanılmasını önermekteyiz. Toplanabilen müsilajın ise uygun şekilde bertaraf edilmesi gerekmektedir. Bu konuda dünyadan örnekleri araştırmaya devam etmekteyiz.
 
  • Bilimsel İzleme ve Ölçüm
 
Acilen müsilajın görüldüğü her bölgeden örnekler alınıp analizler yapılmalıdır. Böylece sorunun kaynağı belirlenmiş olup önlem almak için adım atılabilecektir. Her bölge ayrı bir çalışma yöntemi gerektirebilir. Müsilajın kaynağı, yapısı, meydana getirdiği etkiler, çözüm yöntemleri ve niteliği bilimsel olarak düzenli ve anlık bir şekilde izlenmelidir. Elde edilen bu veriler sayesinde müsilajı kaynağında yok etmek mümkün olabilecektir. ABD’de bulunan National Oceanic and Atmospheric Administration https://www.noaa.gov/(Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi) bünyesindeki denizcilik bölümünde zararlı algleri takip ve tahmin programları oluşturulmuştur. Uydulardan alınan verilerin analiz edilmesiyle hazırlanan günlük algal haritaları yayınlanmakta ve ilgili bölge ve sektörler bilgilendirilmektedir. Aynı yaklaşımın Türkiye’de bizim denizlerimiz için de başlatılması bilimsel gözlem ve izleme açısından büyük kazanç olacaktır.
 
  • Atıksu Arıtma Sistemlerinin Yeterliliğinin Gözden Geçirilmesi
 
Marmara Bölgesi’nde doğrudan ya da dolaylı olarak Marmara Denizi’ne ulaşacak olan atıksuların arıtılma niteliklerinin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bölgedeki tüm atıksu arıtma tesisleri gözden geçirilmeli, Marmara Denizi’nde oluşan organik ve inorganik kirliliğin giderilmesi için gerekli iyileştirmeler ivedilikle yapılmalıdır.
 
  • Kapalı ve Durgun Yapılı Denizlerde Derin Deniz Deşarjının Durdurulması
 
Marmara Denizi’nde müsilaj oluşumunu hızlandıran organik atıkların, atıksuların derin deniz deşarjı yöntemiyle Marmara Denizi ekosistemine bırakılmasından kaynaklandığı bilim insanları tarafından ortaya konmuştur. Atıksuların yeteri nitelikte arıtılmadan ya da herhangi bir arıtma işlemine tabi tutulmadan derin deniz deşarjı yapılması ve bu atıksuların alt akıntı yoluyla Karadeniz’e taşınacağının öngörülmesi planının gerçekleşemediği görülmüştür. Akdeniz kökenli Marmara Denizi’nin alt akıntısının taşıyıcı bant kullanılıp atıkların bertaraf edilmesi yönteminin sonucu olarak kirlilik artarak devam etmiş ve günümüzde böyle bir sonuçla karşı karşıya kalınmıştır. Bu sebeple ivedilikle arıtma tesislerinin nitelikli arıtma yapmadan Marmara Denizi’ne derin deniz deşarjı yapmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.
 
 
  1. UZUN VADELİ ÇÖZÜM
 
  • Kaynakta Engelleme
 
Müsilaj ile en etkin mücadele, müsilaj oluşumuna neden olan kaynakların engellenmesidir. İklim değişikliği sebebiyle meydana gelen ani sıcaklık artışlarını iklim değişikliğiyle uyum planlamaları çerçevesinde uzun vadeli olarak değerlendirmek gerekmektedir. Marmara Denizi’nin kendine özgü yapısı sebebiyle riskli bölgeler belirlenerek önlemler bu bölgelerde önlemler daha da sıklaştırılabilir. Ancak en önemlisi müsilajın oluşumuna sebep olan atıksu arıtma sistemlerinin kapasite ve nitelik artışının sağlanması, derelerin ıslahı ve temizlenmesi, iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılmasıdır. Özellikle de Marmara Denizi’ne akan nehir ve derelerin islah edilmesi öncelikli konulardan biri olmalıdır. Bunun için bölge belediyeleriyle acilen atık arıtma sistemleri konusunda iyileştirme takvimi oluşturulmalıdır.
 
  • Kurumlar Arası İş Birliği
 
Müsilaj ve benzeri kirlilik ve iklim değişikliği kaynaklı durumlarda kurumlar arası iş birliği büyük önem kazanmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda üniversiteler, yerel yönetimler, STK’lar, balıkçılık sektörü temsilcileri, turizmciler, denizcilik sektörü temsilcileri gibi paydaşların ortak çalışmaları sayesinde bu ve benzeri olaylara daha kalıcı çözümler üretilebilecektir.
 
  • Eylem Planı
 
Müsilaj ile ilgili tüm paydaşların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinasyonunda bir araya gelerek Acil Eylem Planı oluşturmaları ve bu planı ivedilikle yürürlüğe almaları gerekmektedir. İklim değişikliğinin etkileri ve Marmara Denizi’nin yapısı sebebiyle kalıcı bir problem haline gelmeden müsilajın kaynakta giderilebilmesi mümkündür.
 
  • Yasal Mevzuat Revizyonları
 
Ülkemizde uygulanmakta olan yasal mevzuatların iklim değişikliğiyle uyum çerçevesinde revize edilmesi gerekmektedir. Su Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği gibi yönetmeliklerde belirtilen alıcı ortama deşarj standartları, iklim değişikliğinin etkileri ve Marmara Denizi gibi özel bölgelerin mevcut durumu göz önüne alınarak gözden geçirilmeli ve gerekli görülen noktalarda revizyon gerçekleştirilmelidir.
 
 
 
 
 
 
MÜSİLAJA MÜDAHALE
Müsilaj ile mücadele için birçok farklı yöntem izlenebilmektedir. Fiziksel müdahalelerle toplanarak bertaraf edilebilmekte, uygun yapıdaki müsilajdan tekstil, deterjan, yapıştırıcı, mikrobiyal petrol iyileştirme, dere yatağı temizlemeleri, kozmetik, eczacılık, gıda katkı maddesi olarak faydalanılabilmektedir. Ancak Marmara Denizi yüksek bakır ve kurşun ihtiva ettiği için bu müslajın toplanarak farklı sektörlerde değerlendirilmesi bilim insanları tarafından önerilmemektedir. İçeriğinde bulunabilecek ağır metaller, sektörel kullanım için uygun bulunmamaktadır. Laboratuvar şartlarında oluşturulan müsilajın farklı sektörlerde kullanımı daha uygun bir yöntemdir.
UZMAN GÖRÜŞLERİ
Prof. Dr. Meriç Albay, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölümü
“Senelerdir yapılan tüm çalışmalar bu durumu işaret etmektedir. Hatta günümüzde durum bilimsel araştırmalara gerek kalmayacak şekilde beş duyumuzla algılayabileceğimiz seviyededir. İvedilikle Marmara Denizi’ne taşınan atıkların kontrol edilmesi, evsel ve endüstriyel atıkların tam arıtımdan geçirilmeden denize verilmemesi gerekmektedir.”
Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Dekanı
“Müsilajın varlığı, üretilen kötü koku ve müsilajın yüzen yada su sporları yapan kişilerin derisine yapışması nedeniyle deniz suyunun kullanımını elverişsiz hale getirir. Müsilaj deniz yüzeyinde veya su kolonunda uzun bir süre (2 - 3 ay kadar) kalabilir. İleri safhalarda deniz dibine yerleştikten sonra bu büyük agregatlar sedimanı kaplayarak belirli durumlarda kilometrelerce uzar ve hipoksik ve / veya anoksik koşullar oluştururlar. Dipteki oksijenin tükenmesine ve demersal canlıların toplu ölümlerine neden olur.
Müsilaja ilk kez Marmara'da 2007-2008 yıllarında rastlamıştık. Ancak o dönem şimdikinden çok daha yoğundu. O zaman denizin üzerinden baktığınız da direkt müsilajın yoğunlukta olduğu yerleri fark edebiliyordunuz. Şimdi de su altında kilometrelerce uzanıyor ancak dışarıdan baktığınız da, 10 yıl önceki gibi fark edilmiyor. Özellikle 2015 yılından beri düzenli olarak Marmara Denizi'ni takip ediyorum. Şimdilik o yıllarda olduğu kadar yoğun bir müsilaja rastlamadık. Yoğun olarak Marmara'da görülüyor son yıllarda. Bir dönem Ege'de de oluştuğunu görümüştük. Ancak yıllardır özellikle Adriyatik denizinde, Akdeniz'de zaten sürekli oluşuyor.
Bunun sona erebilmesi için öncelikle hava koşullarının normal düzeye gelmesi lazım. Meteorolojik olaylar genellikle anlık olaylar. Bu tip yapıların artması ya da oluşması ise uzun ve sürekli olaylar sonucunda gerçekleşir. Örneğin biyoçeşitliliğin azalması gibi olayların düzelmesi için çok uzun bir süreç gerekli. Biz zaten son bir yıldır balıkçılardan müsilajın yoğun olduğuna dair haberler alıyoruz. Ancak dediğim gibi şimdilik 10 yıl önceki kadar yoğun değil. Tabii ki bunların düzelmesi için denizlerimiz konusunda daha hassas olmamız lazım.”
Erdoğan Kartal, İstanbul Su Ürünleri Kooperatifleri Başkanı
“Şu an Marmara Deniz'inde, özellikle Tekirdağ'da ve İstanbul Boğaz'ında bu durum balıkçılar için bir problem. Denizde uzun örümcek ağı gibi jel yapıda parçalar olduğunu düşünün. Bu avlanarak beslenen balıkların, beslenmesini de engelliyor. Bu yüzden deniz salyasının yoğun olduğu daha eski dönemlerde çok zayıf çelimsiz balıklar görüyorduk. Bu sene çok fazla lodos oldu. Lodos yüzünden Marmara Denizi’ndeki salya daha yoğun görülüyor. Daha önceki dönemlerde biz bu durumun 2 yıl devam ettiğini gördük. Bu kadar uzun süre devam ederse bu bizi çok zor bir duruma sokar. Ancak düşündüğümüz gibi hava düzelmeye başlarsa çok uzun süreceğini sanmam.’’
Prof. Dr. Bayram Öztürk, TÜDAV Yönetim Kurulu Başkanı/ İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Başkanı
Bu bitkisel canlıların üstel olarak artmasının ana sebebi denizin başta evsel atıklarla kirlenmesidir. Ayrıca üst akıntı yoluyla da Ege Denizi’ne taşınması ve ilkbahar dönemindeki süregelen sıcaklık artışlarıyla üremenin üstel olarak artışıdır. Başta Marmara Denizi’nde olmak üzere bu durum kabul edilebilir olmaktan çıkarak, ekolojik bir yıkıma doğru gitmektedir. Yoğun müsilajın bir çok olumsuz etkisi vardır. Örneğin ekonomik olarak balıkçılığı, turizmi etkiler. Biyoçeşitlilikte kayıplara, toplu olarak su canlılarının ölmesine, kıyı ve koyların kirlenmesi gibi kayıplara neden olmaktadır. Daha kötüsü belli süre sonra dağılan bu küme cisimler dibe çökerek parçalanmak için deniz suyundaki oksijeni tüketirler. Bu sırada oksijensiz kalan canlılarda toplu veya kısmi ölümler görülecektir. Marmara Denizi’nde balık ağlarının gözleri müsilaj nedeniyle kapanmış durumda. Sezon açılınca bu sorun büyüyecektir. Biyolojik çeşitlilikteki azalma Marmara yanında Karadeniz ve Kuzey Ege’yi de olumsuz etkileyecektir. Sorun yeni değildir. Dolayısıyla sorunun doğru anlaşılması için araştırmaların  bu denizlerde çok disiplinli olarak devam etmesi gerekmektedir. Sorun sadece Marmara Denizi’nin kirlenmesine indirgenemez ve  basite alınamayacak kadar önemlidir. Marmara Denizi’nde arıtma için yeterli yatırımlar yapılmadı. Denizde artan habitat kaybı, aşırı avcılık, kirlenme, yabancı türler ve iklim krizine karşı kendisini koruyacak tedbirleri alamadık. Ciddi koruma alanı oluşturamadık.
Şimdi yapılması gerekenlerden biri deniz üstünde biriken bu müsilajı  fiziksel yöntemlerle mesela petrol yayılmasına engel olan teknelerin sistemleriyle toplamaktır. Bunu da  devlet kurumları  yapabilir ancak bu kesin ve kalıcı bir önlem değildir. Batı Karadeniz ve Marmara Denizi’nin biyolojik çeşitliliği tehdit altında. Ayrıca Kuzey Ege’yi de etkiliyor. Bu denizler için uzun erimli izleme projelerine başlamak şart. Bilim ölçmekle başlar. Deniz izleme çalışmalarına daha ciddi yaklaşırsak  tehditleri tahmin edebilir ve başta  biyoçeşitlilik, soysal ve ekonomik kayıpları en aza indirebiliriz”